Sosyal Medya

Makale

Fas’ta bir Ramazan hatırası

Meknes pazarında “Vay sen benim yılanıma baktın, ver 5 kuruÅŸ”, “Vay ben komiklik yaptım da senin gözün kaydı, ver 3 kuruÅŸ” deyip yakamıza yapışan esnaftan yakamızı kurtarıp yan sokaklara attık kendimizi ki bambaÅŸka bir iklim, bambaÅŸka bir hava...

Topyekûn harpten topyekûn sulha geçtik adeta. Kalbimize bir sekînet indi. Sonradan bir adam bize ÅŸunu anlatacaktı: “Burası erenler mıntıkasıdır. Okunup üflenmiÅŸtir. 100 senedir bir tek adlka dahî kayda geçmemiÅŸtir burada.”
Biz dönelim yolculuğumuza.
Yolda bir adamı durdurup “Darkavi tekkesi nerededir?” diye sorduk. Adam “Dakika” dedi (Bi’ dakka bekleyin manasında) ve biz de neyi beklediÄŸimizi bilmeden bekledik. Yoldan baÅŸka bir adam geçiyordu. Bizimki onu durdurdu, bir ÅŸey söyledi. Sonra hep beraber yürümeye baÅŸladık, sonradan gelen adamın izinde. Vardık bir tekkeye. Burasıdır dediler.
Vedalaşırken, o ilk çevirdiğimiz adamın âmâ (kör) olduğunu fark ettik.
Nezakete, asalete, yardımperverliÄŸin yahut misafirperverliÄŸin böylesine bakar mısınız? “Ben körüm, mazur görün” diyebilirdi, demedi. Bizi öbür adama emanet edip ayrılabilirdi, ayrılmadı. DeÄŸil mi ki biz kendisinden bir ÅŸey istemiÅŸtik, artık bizim kölemiz olmuÅŸtu. Bunu tahkir maksadıyla demiyorum. Benim geldiÄŸim yerde hikmet ehli öyle der; senden yardım isteyenin kölesi ol. Neyse…Vardık iÅŸte bir tekkeye.

***

Ramazan’dı. Adamların bizi getirdiÄŸi tekkede (ki Araplar tekke deÄŸil zaviye derler) cemaatle teravih namazı eda ediliyordu. Hemen abdest tazeleyip ben de cemaate dahil oldum. Yanımdaki ahbabım dahil olmadı.

Herhalde hatimli teravih namazı kıldıklarından, rekâtlar pek uzun sürdü. Nihayet selam verdiÄŸimizde, yeni bir namaz faslına geçiÅŸ esnasında, ahbabım yanıma gelip, “Burası Ticani tekkesiymiÅŸ” dedi.

Çıktık. Gene yoldan bir adam çevirdik. “Zaviya Darkaviya” dedik. Aldı bizi götürdü. Türkiye’den geldiÄŸimizi öğrenince pek sevindi.

Gene vardık bir tekkeye. Gene cemaat, gene teravih. Abdestim zaten vardı, hemen cemaate dahil oldum. Uzun uzun iki rekât kıldık. Selam verir vermez ahbabım yanıma gelib “Burası da bizim tekke deÄŸilmiÅŸ” demesin mi?

Hangisiydi, vallahi hatırlamıyorum. Güzeldi ve fakat vaktimizin darlığından bir an evvel Darkavi tekkesine vasıl olmamız lazım geldiÄŸinden hemen çıktık ve her zamanki gibi yoldan bir adam çevirip “Zaviya Darkaviya” dedik. Gene ehlen ve sehlen.
Götürdü bizi bir tekkeye. Hemen cemaate dahil oldum. Teravih namazının son rekâtı imiş. Selam verip arkamı döndüm, ahbabıma baktım, evet manasında başını salladı.

***

Bu sefer doÄŸru yerde idik. “Gariplerin Kitabı”ndan bildiÄŸimiz, Ä°skoçyalı Ian Dallas’ı Abdulkadir Es-Sufi’ye çeviren ve onun vasıtasıyla binlerce Hıristiyan veya ateist Avrupalıyı Din-i Mübin-i Ä°slam’a çeken Darkavi tekkesinde.

Sen kalk, “Arayanlar bulamaz ama bulanlar ancak arayanlardır” lafının peÅŸine takılıp Ä°skoçya’dan MaÄŸrib’e gel, Meknes’te salaÅŸ bir tekkede hakikate çarpılıp Müslüman ol, elhamdülillah. Sonra da “Gariplerin Kitabı”nı yaz, “Cihad-Bir Temel Tasarım”ı yaz, daha pek çok kitap yaz ve Ä°skoçya’dan Ä°spanya’ya, Almanya’ya kadar binlerce insanın ihtidasına vesile ol, elhamdülillah.

SalaÅŸ bir tekke diye mahsus dedim. Åžundan ötürü: Cenab-ı Zülcelal’in mübarek varlığını küffara ispat maksadıyla müsbet ilimlere müracaat ederek veya pek Batı meÅŸrepli, pek entelektüel oldukları intibaını uyandırarak küffarı Ä°slam’a çekmeye çalışanlar -ki onların gayretleri de muhakkak kıymetlidir- o salaÅŸ tekke kadar sarsıcı (müsbet manada sarsıcı) olamamıştır küffar üzerinde.

Ä°ÅŸte o tekkede, Zaviya Darkaviya’da, teravih namazından sonra, bir adama, “Abdulkadir es- Sufi’yi bilir misin?” diye sorduk, o da “Bilirim, sonradan Müslüman olduydu, bizim tekkedendir, lakin nicedir uÄŸramaz, hanımı gelir ama kendisi gelmez, nerededir kim bilir” dedi.
“Herhalde Güney Afrika’da” dedim.
“MaÅŸaallah, maÅŸaallah” dedi.
Sonra “Biz burayı Gariplerin Kitabı’ndan öğrendik” dedim.
“O ne?” diye sordu.
- Abdulkadir es- Sufi’nin yazdığı kitap.
- O kitap mı yazdı?
- Ondan başka daha birçok kitap yazdı. Kitapları gayet muteberdir.
- Bak sen. MaÅŸaallah, maÅŸaallah.

Pek sevindi.

Sonra beraber süt içtik ve zikir çektik. Her şey çok yalın ve güzeldi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.